Elektrikli araçların (EV) küresel ölçekte hızlı bir şekilde yaygınlaşması, beraberinde devasa bir altyapı ihtiyacını da getiriyor. Artık sadece otomobil üreticileri değil, enerji şirketleri, teknoloji devleri ve start-up’lar da bu alanda söz sahibi olmak istiyor. Bu durum, özellikle büyük şehirlerde ve otoyollarda “şarj noktası kapma” yarışını tetikledi.
Türkiye’de de durum farklı değil. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi metropollerde çok sayıda firma AVM’ler, akaryakıt istasyonları ve otoparklarda yer almak için rekabet ediyor. Şirketler; hızlı şarj süresi, erişilebilirlik, mobil uygulama deneyimi ve fiyatlandırma gibi unsurlarla kullanıcıyı kendine çekmeye çalışıyor.
Bazı firmalar devlet teşviklerinden faydalanarak altyapı yatırımlarını hızlandırırken, bazıları da stratejik iş birlikleri ile büyümeyi hedefliyor. Elektrikli araç kullanıcıları ise bu rekabetten şimdilik memnun: Daha fazla nokta, daha hızlı şarj ve daha uygun fiyatlar gündeme geliyor.
Ancak bu savaşın bir diğer yüzü de teknoloji. Hangi marka daha hızlı şarj sunabiliyor? Hangisi batarya ömrünü koruyor? Hangi ağ daha sürdürülebilir enerji kullanıyor? Bu sorular rekabeti daha da derinleştiriyor.
Uzmanlara göre önümüzdeki 5 yıl içinde Türkiye genelinde on binlerce yeni şarj noktası açılması bekleniyor. Şarj istasyonu savaşları, elektrikli mobilitenin kaderini belirleyecek en önemli dinamiklerden biri haline gelmiş durumda.